Şu cahil halka doksan yıldır Atatürkcülüğü öğretemedik gitti... :)))
Seksen darbesinin hemen sonrası, vurgun yıllarıydı.
Tüm diğer hükümetler gibi Cunta da Atatürkçülük maskesine sığınmıştı.
Yer gök Atatürkçülük kokuyordu.
Sivas’ın Divriği ( Divrik ) ilçesi Kaymakamı, tüm köy muhtarlarını merkeze çağırmış, " Milli bayramların bundan sonra köylerden de kutlanacağını" emretmişti.
Köylere bayraklar asılacak; Muhtarlar, köy kahvesinde ya da uygun bir yerde günün anlam ve önemini köylülere anlatacaklardı.
İlk uygulama olarak da o yıl ki Cumhuriyet Bayramı ve On Kasım hedef seçilmişti.
Köy muhtarları, önce Divriği merkezine gelecek, törenleri izleyecek, bilgilenecekler ve köylerine dönüp öğrendiklerini köylülere anlatacaklardı.
Yıl dokuz yüz seksen, Darbeden iki ay sonra ki Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
Emir üzerine görev aşkıyla yanan bir Kürt köyünün muhtarı, Divriği’de ki Atatürk anmaları izlemeye gelir.
Tören başlar. Çocuklar şiirler okurlar, Belediye Başkanı konuşur ve son olarak da Divriği Kaymakamı, “ Atatürk ölmedi, kalbimizde yaşıyor…” vb şeyler söyleyerek günün eheminiyetini belirten konuşmasını yapar.
Tören biter; Bizim muhtar, hızla köyüne döner ve köylüyü kahvede toplar.
Aklında kaldığı kadarıyla öğrendiklerini anlatmaya başlar ve “ Ulan eşekler, ben simdi size desem ki Atatürk noldu? Diyeceksiz ki Atatürk öldi. Ulan kara cahiller Atatürk ölmedi. Atatürk, Divrik Kaymakamının galbinde yaşıyı…” diye konuşmasını sürdür :)))
|