seni as(tır)an eller kırılsın oğul...
''Şimdi sessiz duruyoruz
kıyısında bir düşüncenin
Unutmamak için çünkü
unutuşun kolay
ülkesindeyiz
Ölü balıklar geçiyor kırışık
bir denizin sofrasında
Ve ellerinde fenerleriyle
benim arkadaşlarım
Durmadan düşünüyorum
Ne kadar çok öldük
yaşamak için''
Hüseyin Avni KUNDURACIOĞLU
Geçtiğimiz Perşembe günü Belediye Toplantı ve Düğün salonunu dolduran kalabalık, adeta nefeslerini tutmuş bir şekilde karşılarındaki ‘beyaz perde’ye kilitlenmişti.
Çünkü orada 'Oğlunuz Erdal' belgesel filminin gösterimi vardı ...
Salondaki farklı yaşlardaki seyirci kitlesini, çeşitli duyguların sarmaladığına eminim.
Çünkü perdeye yansıyan belgesel, 12 Eylül darbesinin ardından henüz 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'in yaşam öyküsünü aktarıyordu.
Erdal Eren'in kısacık ömrüne sığdırdığı mücadele dolu yaşamı, bu farklı duyguları beraberinde getiriyordu.
Erdal'ın dik duruşu karşısında duyduğunuz saygı, 'asmayalım da besleyelim mi?' mantığı doğrultusundaki hukuk dışı gelişmelerle öfkeye ve giderek nefrete dönüşüyordu.
Yapımcılığını Sosyal Araştırmalar Vakfı'nın yaptığı 'Oğlunuz Erdal'' belgesel filminin yönetmenliğini Tunç Erenkuş gerçekleştirmiş.
Belgeleseldeki röportajların altındaki imza ise Tevfik Baş'a ait.
Belgesel film, 25 Eylül 1964 Şebinkarahisar/Giresun doğumlu olan Erdal Eren'in çoçukluk anılarıyla başlıyor.
Karikatürist Mehmet Çağçağ'ın aktardığı Şebinkarahisar öyküsü, filmin bu bölümünde yer alıyor ...
''O dönem Şebinkarahisar'ın bir tepesinde turistik yol yapılması için dinamitler patlatılıyordu. Bir gün o patlamada kaya parçaları köye yuvarlanıp bir evin çatısını yıkıyor. Gidip bir bakıyoruz, Erdalların evi. O gün bir şey olmadı ama yıllar sonra o taş Erdalların evine bir daha düştü ...''
Giresun’da Halkevi'ne gitmeye başlayan Erdal Eren, okumak için Ankara'ya geldiğinde Ankara Ortaeğitimliler Derneği ile tanışır.
Yurtsever Devrimci Gençlik üyesi olan Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner'in 30 Ocak 1980’de vurularak öldürülmesini protesto etmek için düzenlenen eyleme katılır.
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi olan Erdal Eren, 2 Şubat 1980’deki bu eylemde çıkan çatışmada Er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiası ile gözaltına alınır.
Mamak Cezaevi günleri başlar.
Mamak'ta ağır işkenceler görür.
Çok hızlı bir yargılama süreci yaşanır.
Gözaltına alındıktan 46 gün sonra idama mahkum edilir.
...
Belgesel, Eren'in cezaevi arkadaşları, dostları, avukatı ve ailesi ile yapılmış röportajlarla destekleniyor.
Bu röportajların sonucunda bir kez daha ortaya çıkıyordu ki, ''O eri vurmuş olmasına imkan yoktur ... Çünkü vurduğu söylenen ere çok uzaktan ateş açmıştır. Oysa erin otopsisinde, yakın ateşle vurulduğu kanıtlanmıştır ...''
Eren de bu yöndeki söylemini, idamından 16 saat önce hücresine gelen gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan'a belirtmiş ...
Ve şunu eklemiş:
''Ben suçlu değilim ama, ben öldürdüysem üzgünüm..''
‘Oğlunuz Erdal’ belgesel filmi, 2 şubat 1980’de yaşanan çatışmayı ayrıntılı krokilerle seyirciye aktarıyor ve adeta onları tanık durunuma getiriyor. Bütün bunlar yapılırken de belgesele hiç bir yorum katmamaya da özen gösteriliyor.
Belgesele konuşan Emekli Hakim Albay Ahmet Turan, Türkiye'nin hukuk tarihinde görülmemiş hızda yapılan yargılamanın ardından verilen idam kararını iki kere bozmasına karşın hiçbir şeyin değişmediğini söyler.
Zaten Erdal da, gazeteci Savaş Ay'a, avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşın altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18 den küçük olduğunu ispat edecek olan kemik testi talebinin kabul edilmediğini, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını söyler..
13 Aralık 1980’de idam edilir.
Ailesi idamı radyodan öğrenir.
Belgeselin bu bölümünde perdeye yansıyan Kenan Evren'in nasıl adil davrandıklarını anlattığı yüzü belirir ve ''Töhmet altında kalmamak için, o kadar adil davrandık ki ... Hatta bir sağdan bir soldan astık'' der..
ODTÜ öğrencisi Sinan Suner'in öldürülmesini protesto eden Erdal Eren ..
Ve Erdal Eren'in idam edilmesini protesto etmek için pankart asarken yakalanan ve aldığı darbeler sonucu beyin kanamasından ölen Ercan Koca..
Bu üç gencin kısa yaşamları 'Oğlunuz Erdal' belgeselinde buluşuyor.
Karanlık dönemi yeniden anımsatan belgesel, o dönemi soğuk bir tarih algısından çıkarıp insancıllaştırmayı başarıyor.
Belgesel film, Eren'in ailesine cezaevindeyken yazdığı ve belgesele de ismini veren ‘Oğlunuz Erdal' imzasıyla biten mektubuyla sona eriyor.
Filmin yönetmenliğini yapan Tunç Erenkuş ''Direngen ve erdemli bir kuşak, darbe ile alaşağı edildi. Türkiye darbeyle sakatlandı, sakat kaldı. İşte Erdal Eren bu vahşeti hatırlatan en yalın, en güzel yüzlü simgedir'' diyor..
17 yıllık bir ömrün belgeseli olan ''Oğlunuz Erdal'' filminin Milaslılarla buluşmasında emeği geçenleri teşekür ediyor, Erdal Eren'i saygıyla anıyorum ...
|