.
 

Son 10 Yorum

 
 

Ziyaretçi İstatikleri

Bugün : 92
Toplam : 621519
 
 
SİZDEN GELENLER den ( Hüseyin AVNİ den )  -  12.01.2011
.
.

                                        Foto : Erbil ABİMİZ 

 

 

 

''ÇAMLIK ORMAN GEZİSİ'' NİN ARDINDAN..

 

         BODOSK'lu ve Milas Doruk'lu arkadaşlara..

 

Çamlık Köyü'ne varmadan, ormanın içine doğru yöneldiğimizde epeyce kalabalığız.Yöneldiğimiz alanın en az bizim kadar kalabalık bitki örtüsüne sahip olması, tek sıra yürümemizi olanak sağlıyor.Hayıtlar,defneler,dağ çilekleri,mersinler,sandallar ve benzeri makilerin oluşturduğu içiçelik başka yürüyüş şekli bırakmıyor.Açıkçası bu durumdan hiç şikayetçi değiliz.Zira yazdan kalma bir havanın egemen olduğu bu pazar gününde,yeni dostlarla birlikte yeni yerleri keşfetmenin coşkusunu yaşıyoruz.

Bir kaç çam ağacının varlığını bastıracak kadar çok zeytin ağacının içinde yol almaya başladık.Karşımıza çıkan su sarnıcının varlığı,yaşam belirtisi oluyor.Yine biraz sonra karşılaşacağımız antik istinat duvarı,bu yaşam belirtilerini daha da eski tarihlere götürüyor.Ama ne yalan söyleyeyim,o an bizim aklımızda gözümüzde karşımıza çıkan Ege Denizi'nde....

Milas'tan Bodrum'a doğru giden karayolunda seyir halindeyken, Güvercinlik'ten sonra sağımıza aldığımız masmavi denizi sol tarafta yeşil dağlar eşlik eder. Kim bilir,bilmem kaç bin kere geçtiğimiz bu yolda soldaki yeşil görüntüye takılı kalıvermişizdir. İşte şimdi,gözlerimizin taradığı o yeşil görüntünün içinde tersine ilerliyoruz.Bulunduğumuz tepeden,aşağıda kıvrılarak akıp giden karayolunda seyir eden otomobiller oyuncak gibi görülüyor.Çam ağaçları,karayoluna kadar olan eğimi ise adeta yeşil bir denize dönüştürüyor.

Gözlerimizi denize doğru çevirdiğimizde ise, körfezin büyüleyici  panoramik manzarasıyla karşılaşıyoruz. Göz göze bakıyormuş izlenimi veren İkiz Adalar, biraz ötesinde büyük L harfine benzeyen Salih Adası...Sağ tarafta ise kıvrım kıvrım koyların arasındaki Güvercinlik.. Ufukta Bodrum Yarımadası...

Panoramik manzaradan sıyrılan bakışlarımı, bazen karayolunda seyir eden araçlara, bazen de Salih Adası'nın Alman Koyu'na kaydırabiliyorum..Öylesine kuş bakışı konumundayız.

Tepede fazla oyalanmıyoruz. Dağın sırtından yine tek sıra yürümeye devam ediyoruz.Deniz, bir süre sol taraftan yolculuğumuza eşlik ediyor.Ama ormanın içine girmemizle birlikte,denizi ardımızda bırakıyoruz.

Hoş, yine bir denizin içinde buluyoruz kendimizi..Uçsuz bucaksız görünümü veren yeşil bir denizin içindeyiz. Kızıl çam ağaçlarının oluşturduğu bir ormanda yol alıyoruz çünkü...Göğe doğru uzunlamasına giden çamların arasında oldukça keyifliyiz.Ormanın bazı noktalarında,gökyüzünü görmekte zorlanıyoruz.Ormanın böylesine sık olmasının nedeni, genç orman olması sanırım..Ormanda yürüyor olmamızın,herkese farklı tatlar bıraktığını hissetmekte zorlanmıyorum.Bu tad bazen bir oyuna, bazen bir coşkuya, bazen bir güvene, bazen de bir ürpertiye neden olabiliyor..Ama hemen yanı başınızda bitiveren bir dostun varlığı, sizi yeniden çocuksu konumunuza geri döndürüyor.

Uzun süre ormanın içindeyiz. Aslında bazen bir düzlüklerde karşılaşmıyor değiliz. Bu düzlükler,farklı sürprizleri önümüze seriveriyor...İşte şu karşıdaki arkadaşların toplamaya çalıştığı çitlenbik.. Şu köşedeki arkadaşlar ise,dağ çileği ile karşılaşma umuduyla dalların arasındalar..Yörede çıntar denilen,çam mantarı ile bu mevsimde karşılaşmak ise tam bir sürpriz oluyor..

Yeniden ormanın içinde buluyoruz kendimizi.. Akan gün,birbirimizi de bulunduğumuz coğrafyaya da tanıdık kıldırıyor. Ben ise kendime oyunlar yaratıyorum. Her adım atışımda yerdeki kuru çam dallarına özenle basmaya gayret ediyorum. Her adımda onların çıkardığı 'çıt' sesi ile,karşılığını bulamadığım sorulara yanıtlar bulduğumu sanıyorum..

Devrilen ağaçlar, kesilen ağaçlar, inadına göğe uzanan ağaçlar.. Her birine farklı anlamlar yüklüyorum.. Aşık Veysel'in '' Gezerken aklımın evine vardım...'' dizesinin sırrını bu ormanda çözüyorum..

''Şunların güzelliğine bakın..'' diyen yabancı bir sesle irkiliyorum. Sesin yönlendirdiği yere baktığımda ise, pembe ile lila arasında gidip gelen kır çiçekleriyle karşılaşıyorum.. Gerçektende, çığlık attıracak kadar güzeller.. Yol boyunca pat diye karşımıza çıkan papatyalar ya da lalelere olan alışkanlığımız, bütün ilginin bu kır çiçeğine kaymasına sağlıyor. Aslında alıştık dediğime bakmayın.. Papatyalarla olan her karşılaşmamız, bahar tadında oluyor.. Ne de olsa ocak ayının başlarındayız henüz..

Çok tatlı bir eğimle,dağın yamacında hafifçe yükseliyoruz.İğne uçlu çam yaprakları, örtü gibi toprağı kaplamış.. Birikmiş kuru çam yapraklarına savurduğum tekmenin ardından hınzırca gülümsüyorum.. Gülüşümdeki hınzırlığın Serhan Yedig'in bir yazısına gönderme olduğunu biliyorum. Amerikalı utçu Ara Dinkçiyan, grubu Night Ark ile seslendirdiği ''Petals on Your Path...'' şarkısını kızına yazmıştı ; Hayatındaki sorunlar, yolunun üstündeki kuru yapraklar gibi olsun..

Yaklaşık altı saattir ormanın içinde yol alıyoruz.. Keyifli bir birlikteliği yaşamakla birlikte, hafif yorgunluk yoklamıyor değil.. Gerçi bu yorgunluğu bedensel olarak hissediyoruz.. İç yorgunluğumuzu ormanın derinliklerinde bırakıyoruz çünkü..

'Araçlar göründü' cümlesi ile günün sonunu yakalıyoruz. Bir başka zamanda, bir başka yörede yan yana olma dilekleri ile vedalaşıyoruz. Bizi bekleyen araca yönelirken, İlhan Berk peşimi bırakmıyor ; ''Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum.''

                                         Hüseyin AVNİ / MİLAS

 
Okunma Sayısı : 1611 | Yorum Yaz

|

Tavsiye Et

|

Facebook'ta Paylaş
 
.
CUMALİ  -  12.01.2011    14:00:50
.
YORULDUM AMA :)))
güzel, sizinle gezmiş kadar oldum... ama altı saat çok yordu beni :)))
.