Evet sevgili yine başlıyoruz Seninle kelimelerimin arasındaki yolculuğumuza; Nereden başlayıp nerede biteceği belli olmayan yolculuk bu.
Düşünüyorum da Sana neler biriktirmişim yüreğimdeki saklı bahçemde. Susamışım ölesi bir sevgiye, özgürce yaşama, karanfiller yetiştirdim Sana dair ufacık yüreğimde, bir gün gelirsin diye; ama gelmedin.
Mavi gökyüzü her zamankinden mavi, okyanusu andıran sonsuzluğuyla; ve her beyaz bulutu sana benzetim. Her gelişinde güzel yaşam vaat eden ve her gidişinde hüzün döktüğüm gözyaşlarımın tuzlu olması kadar sana anlatmak isterdim aslında. Coğrafyamda doğanın kanunlarını senle yaşamak ve de yaşatmak isterdim. Harran Ovasında bir başak, buğday dalı ya da bir dal pamuk kozasını ve susuz topraklarda yalın ayak dolaşan çocukların, her şeye rağmen yüzündeki mutluluğunu, anneye özlemini, babaya hasret kalışını ve köy postasının çocuklardaki tarifsiz sevincini.
Offff sevgili offf, sana anlatmak isteyip de anlatamadığım daha neler, neler var; Üzgünüm ne olur affet.
Umutlarım tükenmedi hiç bir vakit. Saçlarının, rüzgarlara savurduğu kokuyu bir gün tüm evren saracak. Belki bir gün yeşeren mavi düşlerimin kainatında bekliyorum. Asiyim, bir kıvılcım yeter uğruna tüm dünyayı yakmama. Şimdi bir molotovum, kalbi delice çarpan gözü kara sevdalıların elinde...
Sevgilim; umut fidanları dikerken kâinattaki sevdalılar ormanına, sonsuzluk vadisinin yüksek sarp kayalıklarında, tırnaklarımla kazdım o çukurları; Gözyaşlarımla suladım ektiğim fidanları, kancık pusulardan geçerken, canımı adadığım o fidanlar için. zulme boyun eğmedim töreye başkaldırarak eleri kınalı yarim.
Şimdi uzaklardan her göz kırpan yıldızı sen sanarak, yüreğime sarılarak uyuyorum. Her çoban ateşleri yandığında, senin sıcaklığın belleyerek ısınıyorum ve her mavi gökyüzüne baktığımda, sana gelecek ihtimaliyle kuşlara, güvercinlere, turnalara selam söylüyorum, aç pencereni sevgilim, bir gün konarsa pencerene bir turna, selamımı al. Birde döktüğüm göz yaşının değdiği toprak çamuru var ayaklarında, senin için göz nurudur..
Çırpınırsın bilirim; kendi içindeki engellerle ve nedenlerle. Sindiremediğin oysa o kadar çok şey var ki, kabullenemediğin yada itiraf edemediğin. Bana ait çekingenliğin, tedirginliğin... Fedakar ruhunda gizli asaletinin kalitesi. Çırpınan o kuş kadar yüreğinle meydan okuduğun dünya küçük geliyor şimdi. Sığmayacağın bir kafes misali söylemek istediğin ve de söyleyemediğin koca bir dağ olmuş kelimelerde saklı işte. Biraz sonra dağcılar gelecek işte efkar dağıtacaklar; onların efkar naraları, aslında fısıldayan gizli gölgeler gibi dolaşırken beyninde bir sahipsiz yankı olmuş ama, lal dilden uzakta gözlerinde saklı ve sadece bakmasını bilene gösteriyor kendini.
Ah sevgili ahh, her mevsim gibi güzelsin ve her mevsim gibi zor yanların var, tıpkı gülüşünde ki saklı çiçekler gibi rengarenk ama dokununca solacak korkusu salıyor insana. Sen içime girmiş doğamda esen bir rüzgar olmuşsun ve bende savrulmaya hazır bir yaprak sevgilim. şimdi savur beni istediğin yerlere gözlerim kapalı beklemekte ruhum bedenimde ..
Dilleri lal olmuş bir gece, Üşüyorum bu karanlık gecede ay ışığı yok zifiri karanlık sokaklar, caddeler ve deniz kendi rıhtımında sessizce ağlıyor, hava soğudu birazdan kaybolacağım adresi olmayan sokaklarda ...
Bahar YÖRÜR |