.
 

Son 10 Yorum

 
 

Ziyaretçi İstatikleri

Bugün : 42
Toplam : 676615
 
 
BİR DAĞ ANISI  -  14.12.2015
.
.

" Derdimi sizlere dökeyim dağlar..."

 

BİR DAĞ ANISI

Gün kısa, güneş uzaklaşıyor, zaman daralıyordu.

Bir an önce kamp alanına ulaşmalıydık.

Diller, telefonlar, traktörler hiç susmadı.

Sonunda on iki can, gün batmadan ulaşabildik kamp alanına

 

Kamp yerlerinin vazgeçilmez ikilisidir; Su ve ateş

Köylüler, "Şelale yeri" diyordu kamp alanımıza

Sayısız su kaynakları fışkırıyordu dört bir yandan

Her gözenin tepesinde yapraklarıyla yeni vedalaşan dev çınar ağaçları

Ve tepemizde sisler arasında bir görünüp bir kaybolan zirve.

Zirve ile aramızdaki sarp yamaçları deniz mavisine çeviren yaşlı sedir ağaçları…

 

Alevler, karanlığa ve soğuğa inat, şaha kalkan atlar gibi tepemizden aşıyordu.

Yerden göğe yükselen kıvılcımlar, sanki yıldızlarla bütünleşecekti.

Gecenin soğukluğunu, dostluk ateşiyle ısıtmaya çalışıyordu on iki can

Onlar, asıl üşüyen yerin bedenler değil, yürekler ve beyinler olduğunu çok iyi biliyorlardı

Neydi onları bu soğuk zemheride karlı dağlara fırlatan?

Kim bilir belki bir umut, belki bir düş, belki bir arayış?

Sanki dostluklarla rakımlar arasında görünmeyen bir ilişki vardı

Sanki dostluk tohumları, alçaklarda, şehirlerde tutmuyordu

Sanki dört duvarlarda ki rahatlıkla, içindeki tutsaklık arasında gizli bir bağ vardı

 

Rüzgar, “ Ormanların gümbürtüsü ” nü fon müziği yapıyordu en duygulu şiirlere.

“Efkar dağıtma”ya hiç gerek yoktu. Efkar, çoktan dağıtılmıştı; Taaa çıkışta kentin çöplüğüne atılmıştı.

Dert yerine, halaylar çekiliyor; Ahlar yerine, türküler dökülüyordu dost dillerinde.

Gözlerimiz ve sevdalarımız gibi türkülerimiz de dağlara yönelikti.

Dağlar üzerine ne çok türkülerimiz varmış meğer. Kim bilir belki de dağları ve turnaları yok sayarsak öksüz kalırdı türkülerimiz.

 

Ateş, suskun ve küskün kalır mı?

Gözlerimle gördüm; Kaldı işte.

Ateş üşür mü?

Üşüdü işte uzayan zaman diliminde; Gözler yenik düşerken bir bir gecenin karanlığına.

Sesler, yerini zirveden esen acı bir poyraza; Bedenler, sıcaklığını soğuk bir ayaza bırakmıştı.

 

Her zamanki gibi geceyi sorgulayan, gecede yargılanan son tanık ve son sanıktım.

Doğuda ki iri yıldızlar, biraz daha yaklaştı tepeme

Dilimizde dökülen türküleri çoktan yeller almıştı.

Hiçbir şarkıya benzemiyordu gecenin sessizliği.

Saman yolunun altında yapaylınızdım

Gözlerim yedi kardeşlere takıldı; Bilinç altı olsa gerek, çaresizce onları kıskandım.

Bir adım daha yaklaştım ateşe

Isınmak için bir sağa, bir sola dönerken; bir yanım hep soğuktu.

Dedim ya, ateş üşümüştü.

Kalan rakıyı da çoktan bitirdim. Son yudumlarını tattım artık bir biranın

 

Oysa ben, ömrümce hiç alkol kullanmamıştım

Hani “ rakılar, meze bile olamazdı benim efkarıma”?

Neden içtim bu gece bu kadar?

Neden aklım göklerde yıldızlara takılı kaldı?

Yoksa bu yalnızlığım, biraz da alkolün etkisinden miydi?

Ondan mı erkenden uzaklaştı çevremdeki can dostlarım?

Gece zifir karanlık, kafam karmakarışıktı; Ama düşerimle bedenim daha da barışıktı.

 

Işık kullanmadan uzun bir tur attım etrafta.

Askeri okullarda gençliğimi hoyratça harcadığım gece eğitimlerini anımsadım.

Tek farkı o zamanlar silahımdı sırtımdaki yüküm, şimdi duygularım.

 

Çadıra yöneldim.

Şelaleye yakın olsun diye biraz daha öteye kurduğum çadırıma.

Zifir karanlıktı içerisi. Yıldızlar da yoktu artık

İnadım inattı ama; Çadırın içi de olsa ışık kullanmayacaktım bu gece

Bedenimi ve gözlerimi çadırın soğuk karanlığına fırlattım.

Sahi neden ışıksız bir geceyi tercih etmiştim bugün?

Oysa bir ışık uğruna, geçliğimi karanlık hücrelerde harcayan ben değil miydim?

Neden bu kadar dost oldum karanlıklarla ve alkole bu gece?

Neden uyku basmıyor yorgun gözlerimi?

Neydi beni bu soğuk zemheri gecesinde dağlara savuran muamma?

Yoksa ateş dile mi gelmişti? Kendini taştan taşa çalarken bir şeyler mi anlatmak istiyordu şelale?

Neden üşüyen bedenim, barışık değildi uyku tulumumla?

Neden kulaklarım hep cep telefonumun suskunluğuna tutsaktı?

Neden ellerim daha çok üşüyordu?

Neden suskun ve dilsiz yatıyordum Akdağlar’ın koynunda?

Neden karanlıklara gömdüm apak düşlerimi?

Ve neden yapayalnızdım altı milyar insan arasında

Hem de DOĞUM GÜNÜMDE … ( 17 Aralık 2006 )

 

 

 

 
Okunma Sayısı : 2211 | Yorum Yaz

|

Tavsiye Et

|

Facebook'ta Paylaş
 
.
ÖZGE BURCU DURAMAN  -  15.04.2015    11:10:23
.
Canım annem..
Hıdır abi..onunla birden ve ani ; O kadar "yarım" kaldık ki anne-kız..çokk ama çokk özlüyorum ben de Nesrin imi..selamlar.
.
.
hıdır  -  17.12.2014    10:25:56
.
öyle özlendin ki nesrin im....
ilk yorumu yapan can dostum Nesrin im nurlar ülkesinde, nurlar içinde uyuyor şimdi...
.
.
deniz  -  16.11.2014    09:36:34
.
güzel abim
hıdır abi bu yazını daha öncede okumuştum ama inan abi her okuyuşta duygulara boğuldum. daha sık yolla dağ havalarını bizlere. senin dağlara aşkındır bizi sana bağlayan. sen dağlara biz de sana aşığız güzel abim:)
.
.
salman  -  25.02.2013    23:29:44
.
ses
hıdır dost siten yenilenmiyor, sesin soluğun çıkmıyor. nerelerde, hangi dağlardasın?
.
.
hıdır  -  21.02.2013    23:07:28
.
her şey yalan....
alttaki yorumu yapan arkadaşı, geçen ay yıldızlara yükleyip nurlar ülkesine uğurladık....:((((
.
.
nesrin okka  -  26.06.2011    14:37:48
.
doğum günüm
yıldızlar doğarkende ışık saçtıkları müddetçe de hep yanlızdırlar...selamlar
.