Bir gün olurda gidersen ey sevgili; gönül sende kalsın. Çünkü orada sen varsın. Elmacık kemiklerinde yürünecek en muhteşem yollarımız var orada. İhanete direniş var. Herkesin unuttuğu selpak satan çocuğu göreceğiz. Kimsenin anımsamadığı ihtiyar teyzeye merhaba diyeceğiz. Sadece geçmişimiz yok topladığım bavulda. Topladığımız denli büyük ve yüce erguvanların rengine isim aramayalım. Yüreğim yırtılır, bakışlarım viran olur. Ama ne olursa olsun: Susamam yar!!! Çünkü sakar adımım takıldı, benden esirgemediğin bal gözlü bakışlarının kadranına.
Susamam yar: Susarsam alanlar, sokaklar yeniden ateşimizle ısınıp hayat bulamaz. Gazi'nin, Okmeydanı'nın, Ümraniye'nin barikatları yıkılır. Turnalar, Dersim'in yaylalarını yasak eyler kendine, göçmenliğinden yüksünür ve bıçak kesmez bir sessizliğe bürünür. İyimserlik ufuk çizgisini kaybeder. Lice'nin, Xambal mezrası çimenlerinde 6. çocuk yaşında nice Ceylan'lar vurulur; MKE imzalı kurşuni havanla. Ve bize sadece "Gezme Ceylan bu dağlarda seni avlarlar" deyip, ağıt yakmalar kalır susarsam. Çırılçıplak bir hüzün sarar bereketli toprakları; sürgüne durmuş erguvanı çürütür tüm kök saçaklarından, emeğin soylu kaleleri çiçeksiz kalır. Cumartesi annelerinin gözlerinde yağar yağmur en sağanak haliyle Galatasaray Lisesi önünde, bir parça umut, bir tutamda güneş veremem onlara senin göz bebeklerinden.
Susamam yar: Susarsam ay senin yüzüne benzer utancından saklar kendisini karanlık bulutların ardına. Varsa eğer tanrı; sersemler, yorgun düşer, denizin poyrazı ve lodosu arasında. Hiçbir şarkı orada yarım kalmaz inan. 17 yaşında Erdal Eren'nin yaşını büyütüp darağacına yollayanlar, kahpe zamanların faşist tetikçisi Ogün Samats'ın yaşını küçültüp "Çocuk Mahkemelerinde" yargılarlar. "Faşizme inat, kardeşim Hrant" seslenişimiz hiçbir beyaz güvercin kanadında barışa rota çizemez. AKP'nin Hrant için AHİM'e verdiği savunmada "O zaten ölümü hak etmişti" yüzsüzlüğünü hiçbir vicdana taşıyamayız. Antepli çocuklar baklavayı pastane vitrininden izler, baklavaya yaklaşmaktan kendisini alıkoyamayanlarını da 6 yıl karanlık dehlizlere atarlar bu memlekette tiranlar. Hortumcular devlet indinde şeref tribününde otururken, sokak çocuğu zabıtaya yakalandığında sattığı selpağa silemez gözünün yaşını. Susmam; Ali-Dibo'culuğun türban giydirdiği, Themis'in adalet terazisini ters-yüz ederek işgaline göz kırpmam, Adalete çok ihtiyacı olan İslami sermayenin (B)anayasasını tanımam demektir.
Susamam yar: Susarsam AKP kazanır, Bodrum ve birlikte kulaç attığımız kıyılarda kaybeder. Ben seninle hayatın içersinde kulaç atmayı seviyorum çünkü. A.B.'nin kapı aralığı müzakerecisi Egemen Bağış (Ne kapıdan içeri alıyorlar, ne de dışarı atıyorlar bu devlet erkanını, eşikte tutuyorlar) Bodrum'da dolanır oldu. Ertuğrul Günay da Bodrum'un eksik eteklilerine rozetler yağdırmakta. Recep Bey İslami sermaye görgüsüzlüğü sembolü RİXOS'a gizlice geliyor. Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon ile puslu günün sisleri ardında özel görüşme yapıyor. Muğla mebusu Nil Hıdır kahvaltılarını Bodrum'da afiyetlenir oldu. AKP geldi aşka, Bodrum aşkı bambaşka vaziyetleri yani. Susmak Bodrum limanına yelken açmış Cumhuriyet tarihinin en büyük talan senaryosuna onay demektir. Yani SİT irdeleme, belirleme yetkisinin Anıtlar Kurulu'ndan, Çevre Orman Bakanlığına yukardan aşağıya kafa sallamaktır. Mausoleum'un, Bodrum Kalesi'nin, Antik Tiyatro'nun imar açılması demektir. Bu tarih-kültür miraslarının üzerine AVM'ler, rezidans oteller, hiper-süper marketler kondurulması fütursuzluğuna "Yetmez ama evet" demektir. Susamam Yaaar Susamaaaammm. Sus dersen; baharın olmadığı, kuşların ötmediği, denizlerinde kulaç atılmayan, düşlerin yasaklandığı, sevdanın kuşatıldığı, ılık öpüşlerin olmadığı, çocukların büyümesine izin verilmediği bir memleketten bir adres ayarla sen ikimize. Ama yine de susamaaammm yar, susamam sevgili yar. Yüreğim, bilincim kurusun ki; "SUSAMAM".
Ayhan KARAHAN