YARAN DAĞI YAKTI BENİ
Her dağ bilinmezlik içerir.
Yüzünü dağa çeviren yolcu
en az azıkla çıkar yola,dudaklarını ıslatacak kadar su,
gücünü tazeleyecek besin yük olmaz omzuna.
Dalların sunduğu ahlata uzanan elleri
dönüş yoluna dek durdurmak en güzeli.
Çıkış zor,çıkış zahmetli
Dikenler yırtar tenini,dizlerin kanar.
Tavşanlar senden kaçarken yaban çilekleri iştahını açar,
iki tanesi susuzluğunu almaya yeterde artar.
Gökyüzüne uzanan dallarını
birleştiren çam ağaçlarının arası
bir patika oluşturur,başını güneşten korur.
Dağ yolunun düzü yoktur,ardında bir izin yoktur.
Yürüdüğün yola bakıp yolunu yarılandı sanıp aşağıya baktığında,
altında dümdüz bir ova seyri doyumsuz bir manzara
döner yükseldikçe başın ,ufuklarda bakışların
yitirirsin yön duygunu.
Yolcunun adımına göre belirlenir yolun uzunluğu.
Yorgunluğu oturarak arttırmak yerine,
yaşlı ağaç gövdesine yaslayarak bedeni
durup biraz dinlenmeli.
Yeşil serinlik ve bir yudum su ile gelir tazelik.
Elinde, rüzgarın kırdığı daldan
gövdenin ağırlığını azaltan baston,
aralayıp çalıları
adımlar atmana yarar.
Sona ermesine sevinirken dikenlerin
başlayan taşlı yolda ilk sendelemenden sonra
bastığın tekinsiz noktaya toplanır bütün dikkatin.
Küçük taşların yersiz oynaklığından
bükülünce belin, burkulur ayak bileğin.
Dengeni bozan kayalar kaygan
tutunacak dal bulamazsan
tutar ellerinden sertçe yüzünü yere yapıştırır.
Her gördüğün otun ağacın,yer altında yuvalanan karıncanın
yanında oyalandığın, yürüyüş uzakta kalır.
Başının üstünde hiç usanmadan
desenler çizen bulutlar,gün güneş unutulur,
yollar ayağın olur.
Bacaklarda başka bir kuvvet,gözlerde uzağı sezen serinlik,
eller sabırlı,ağız düğmeleri ilikli .
Düşer iç cebinden iş telaşı yarın ki toplantı,
dün kimin ne söylediği kimlerle kavgaya tutuştuğun.
Şimdi sadece yolcusun.
Çok uzaklardaki kentin sesiyle birlikte yüreğinin gürültüsü diner.
Kaç zamandır yürüğünü unuttuğun bir anda yolun
küçük bir düzlükle buluşur.
Kuşların bir ağaçtan bir ağaca alçak sesle
eşini çağırdığı sessizliğin hükmünde bir tepe,
burası zirve.
Derin bir solukla dinlenme sırasında göz toprağın sözüne takılır.
Büyükbaş hayvanın büyük dışkısının yanı başında pembe bir çiçek .
Böyle yan yana yaşama bakıp,birini güzel diye mümkün mü seçmek.
Köküne serilen gübre değil mi böyle coşturan çiçeği.
İyi-kötü,güzel-çirkin diye ayırarak diktiğin aklın teyel ipliği
sökülür birden gönlünden.
Hem dağ hem çiçek,hem kurt hem kaptığı kuzu yerleşir yüreğine sakince.
Ayrılığın vakti geldiğini anlarsın inceden ince.
İnişte yolunu kolaylaştıran
ne ahlat yemişidir
ne de heybeni dolduran
dağ çileği.
Aynı yollar değildir dönüşte yeniden yürüdüğün.
Bilirsin.
Hiçbir dağ aldığı gibi bırakmaz insanı.
Zahide ÜZÜMÇEKER
09.11.2010