.
 

Son 10 Yorum

 
 

Ziyaretçi İstatikleri

Bugün : 22
Toplam : 648337
 
 
YIL 4015; BİR TARİH DERSİ  -  16.12.2015
.
.

 Belki ben göremem ama

eminim böyle söylenecek ardımızdan :)

 

 

Yıl, dört bin on beş

Bir tarih dersi

Öğretmenin söylediklerinden alıntılar...

“ Çocuklar atalarımız, önce korktukları hayvanlara, dağlara, yağmurlara, yıldırımlara; Sonra güneşe, aya, yıldızlara taptılar.

Sırlar çözüldükçe, görünmeyen sanal bir varlığa taptılar.

Onun adına önce krallar, padişahlar Tanrı adına yetkili olduklarını söylediler yeryüzünde; Sonra da peygamberler.

Peygamberler, o kutsal ve sanal yaradandan kendilerine kitaplar ve emirler geldiğini ve herkesin bunlara uymakla yükümlü olduğunu ilan ettiler.

Bu şekilde dört ayrı kitabın; yün yirmi dört bin peygamberin geldiğine inanılırdı.

Her peygamber, kendisinden önce gelen dinlerin ve kitapların bozulduğunu, yetersiz kaldığını, sadece kendisine ait olan dinin ya da kitabın kutsal olduğunu savunurdu.

Bunlara inanmayanların ölümden sonra cehennem denilen bir yerde kor ateşlerde yanacağını; İnanların da cennet denilen bir yerde melek denilen güzel kadınlarla birlikte aşk-ı nur içinde yaşayacaklarına söylerlerdi.

Hiçbir ilim, düşünür ya da bilim adamı bu konularda farklı yorum yapamazdı. Yapanların da katli vacipti.

Ayrıca devlet denilen, kutsal olduğuna inanılan sanal sınırlar vardı. Bu sınırları asker denilen silahlı insanlar bekler, o sanal sınırlardan izinsiz geçmeleri öldürürlerdi.

Bazen bu sınırların iki yanında ki insanlar, akraba oldukları halde birbirinin yüzünü bile göremezlerdi.

Kendilerine uygarım diyen devletler bile patatesi, nohudu gümrük denilen sınırlarından geçirir ama insanlara vize denilen yasakları koyarlardı.

Devlet adamlarının kötü idaresi yüzünden devletlerarası savaşlar çıkar milyonlarca insan canından olurdu.

Her devletin bayrak denilen, çaputtan yapılan ve çeşitli sembollerden oluşan değer yargıları vardı.

Bu bayraklar çok kutsal sayılırdı.

Bir bayrağın yere düşmesi milyonlarca insanı ayağa kaldırır; Bunun uğruna milyonlarca insan gözünü kırpmadan ölüme giderdi

Ayrıca bu bayrakların gönlere asılması sırasında söylenen, milli marş denilen besteler vardı.

Bunu duyan herkes nerede olursa olsun esas duruşa geçer ve hareket etmezdi.

Dini, inancı, milliyeti, rengi ne olursa olsun insanın kutsal olduğunu dördüncü dünya savaşından sonra öğrendi atalarımız; Ama ne yazık ki çok acılara ve çok pahallıya patladı.”

 

 

 
Okunma Sayısı : 867 | Yorum Yaz

|

Tavsiye Et

|

Facebook'ta Paylaş
 
Henüz Yorum Yapılmamış