" Acıyorsam sana aşkolsun Ayhan ım..."
AYHAN KARAHAN’dan HABER VAR
Biraz kilo almıştı, gocaman göbeğiyle sımsıkı sarılınca nefes almaktan zorlandım doğrusu.
Bodrum Cezaevinde altı ayını doldurduktan sonra yeni adresi ormanlar arasında, bol oksijenli kendi deyimiyle beş yıldızlı yarı açık cezaeviydi
“ Buraya ilk gelen sen oldun moruk” dedi en samimi, en keyifli haliyle
İnsana hasret Ayhan’ım bir çay molasından sonra uzun uzun anlattı esaret altında geçen altı ayını
Yaşadığı en acı olayları bile o kadar tatlı ve o kadar mizahi dille anlatıyordu ki “ Acıyı bal eylemek” böyle bir şey olsa gerek dedim içimden.
Bodrum’da cezaevindeyken tutsaklara psikolojik tedavi için dışarıdan getirilen imamın Ayhan’ı tedavi edeyim derken nasıl kafayı üşüttüğünü; “ Dini bayramlarda tutsakların, umumi bir camide halkla birlikte bayram namazı kılmaları” yönündeki dilekçesini yetkililerin nasıl ciddiye aldığını; Ziyaretine gelen Bodrum Belediye Başkanı ve AKP İlçe Başkanı ile aralarında geçen ilginç ve sıcak diyalogları…
Kısacası peş peşe gelen çaylar bitiyordu ama sohbete hasret çenesi bir türlü bitmek bilmiyordu Ayhan’ımın…
Daha ne kadar içeridesin dediğimde 12 Eylül den kalma 27 gün alacağı olduğunu, günü yaklaşınca o konuda dilekçe vereceğini söyledi
“ Aradan otuz dört yıl geçmiş, verirler mi? “ dediğimde
“ Vermezlerse seni örnek göstereceğim; İstediklerini otuz yıl sonra kıdemli albay yapıyorlar da benim yirmi yedi günümü niye vermiyorlar?” diye haklı bir serdenişte de bulunduJ
Gazeteci olmasının nimetlerini, hakkında her ay bakanlığa ve yurt dışındaki ilgili kurumlara raporlar verildiğini, yakında cezaevinde kütüphane sorumlusu olacağını uzun uzun anlattı.
Ziyarete gelen eşlerin daha rahat baş başa kalmaları için yakındaki boş bir alana çocuk bahçesi yaptırmayı düşündüğünü;
“ Parası?” dediğimde “ Kocadon, yaralı ve de vefalı bir dosttur, O da bu günleri yaşadı, hayır işi varsa beni kırmaz” diyerek güvendiği sağlam adresi de gösterdi
“ Moralin bu kadar yüksek, içeride seni üzen hiçbir şey yok mu?” dediğimde stresin adresi olarak yine dışarıyı gösterdi.
“ Rıza Sarraf denilen adam, Bodrum’un göbeğinde gençleri dövdü, ben dört duvar arasında deli oldum ama Bodrum’dan bir çıt bile çıkmadı; Bu ayıp da size yeter” diye bir taş daha fırlattı masanın tam ortasına.
“ Na zaman çıkacaksın?” diye tekrar sorduğumda, Bir aksilik olmazsa, alacak verecek hesabım tutarsa, 1 Mayıs ta Taksim de olacağım” dedi.
Yaklaşık dört saatlik zaman diliminde 12 Eylülden Haziran Hareketine kadar değinmediğimiz konu kalmadı gibi
Ziyaretin sonunda “ Dostlara bir notun, bir diyeceğin olacak mı?” diye sorduğumda
“ Daha çok haber verin dışarıdan, umudunuzu yitirmeyin. Gerekirse aranızda bir sekretarya kurun, görüşmeler için haftada bir ziyaretime gelin ” dedi…
Başkasıyla kendisini karıştırıyor diyecektim ama sessiz kalmayı yeğledim.
Benden bu kadar; Ben, her hafta gidip kafayı üşütemem diyemedim J
Ama Ayhan’ın bu son notunu diğer devrimci dostlara iletmeyi bir görev bildim kendime
Gerçekler çok acı olsa da gidip görmenizi
Ve daha büyük devrimci umutlarla dönmenizi öneririm…
|