Kardeşim duymaz; Eloğlu duyar…!
Aslında senin hiçbir suçun, günahın yok;
Sen, ne yaşadın, ne gördün, ne de duydun...!
BİR GAZETE ÖYKÜSÜ VE …
( Enis TAYMAN’ın arşiv katkılarıyla )
Özgür Gündem, Güneydoğu'daki çatışmaların en şiddetli geçtiği 1990’lı yıllarda yaptığı haberlerle dikkatleri üzerine çeken bir gazeteydi.
Yayınını iki yıl sürdürebildi.
Sadece çalışanları değil okuyucuları, dağıtımcıları, satan bayiler bile baskı görmüştü.
Bugünlerde vizyonda olan ‘Press’ filmine de konu olan Özgür Gündem, Kürt basını için sembol bir isim haline gelmişti.
Yayımına 30 Mayıs 1992’de İstanbul’da başlayan Özgür Gündem Gazetesi, Kürt sorununu, Yakılan, yıkılan köyleri, faili meçhulleri, Helikopterlerden diri diri atılan insanları, Bok yedirilen köylüleri, JİTEM’in bölgedeki faaliyetlerini ve Devletin güdümünde ki Hizbullah katliamlarını gündeme getiren ilk yayın organı olmuştu.
Özgür Gündem’in bölgeden gönderdiği birçok haber, uluslararası basından manşetlerden yer alırken, hiçbir ulusal haber kaynaklarından veril(e)miyordu!
Yayına başladıktan sadece yedi gün sonra Diyarbakır muhabiri Hafız Akdemir öldürüldü.
Sonra Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu başta olmak üzere otuzu aşkın muhabiri peş peşe kurban gitti.
Olağanüstü Hal Bölgesi’ne girişi yasaklanan gazetenin okurları ve dağıtımını üstlenenler de hedefteydi.
JİTEM ve Hizbullah militanlarınca işlenen bu cinayetler sonucu iki yılda 76 gazete çalışanı hayatını kaybetti.
17 Nisan 1994’te tamamen kapatıldıktan sonra, Özgür Gündem’in devamı olan Özgür Ülke gazetesi 28 Nisan 1994’te yayımına başladı.
Bu gazetenin de üç bürosu dönemin MGK karaları ve Çiller’in direktifleri doğrultusunda 3 Aralık 1994’te bombalandı. Bombalı saldırılarda gazete çalışanı Ersin Yıldız yaşamını yitirirken, 21 çalışanı da yaralandı.
Yani sizlerin haberi bile yokken ve bununla ilgili tüm haberler sansürlüyken Özgür Gündem’in 30’u muhabir olmak üzere toplam 76 çalışanı öldürüldü.
Üçü birer ay olmak üzere toplam 20 kez yayını durduruldu.
Yazarları ve muhabirleri toplam 147 yıl hapis cezası ve 21 milyar lira para cezasına çarptırıldı.
Haa unutmadan bu gazetenin bağlı olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ya da Sendikası ne mi yaptı?
Fırat’tan ötesine gözlerini kapadı; Kulaklarını tıkadı…
Tıpkı şimdiki gibi sadece ve sadece devletin ve valilerin resmi açıklamalarını verdiler.
Ondan dolayıdır sizler, meydanlarda terör örgütünü(!) nahletlerken, hemen yanı başımızda biz görmezsek de terör örgütün peşinden milyonlar yürüyordu.
Ondan dolayıdır bu ülkede Genel Kurmay Başkanı içeri alınır kimseden çıt çıkmaz, Öcalan içeri alınırken kıyametler kopar…!
***
DİP NOT :
Ben, bunları nereden mi biliyorum?
O dönemde Ben de bu gazetenin köşe yazarı ve İHD temsilcisiydim.
Benim hakkımdan da onlarca davalar açıldı; Ben de defalarca ölümlerle tehdit edildim.
Aslında Benim rahatım yerindeydi, Ben, o bölgede yaşamadım, Kürtçe ne de bilmem.
Ama bu yara bizim yaramız, bu kan bizim kanımızdı
12 Eylül deki duruşum gibi duyarsız kalamazdım,
Göre göre kör; Duya duya sağır olamazdım
Ben bir insandım…!
|