Av.Sebahat AYKIN
Misafirliğe gitmeyi ve misafir ağırlamayı hiç sevmediğim Bodrum’un en sıcak günleriydi.
Telefonda “ Gümüşlük’te yazlıktayım, gel de bir çay içelim…” dediğinde hiç düşünmeden ve hiç tereddüt etmeden kabul etmiştim.
Güzel bir akşamdı; Gülücükler ne güzel yakışıyordu insan ve duygu kokan yemyeşil gözlerine Sebahat’ımın.
Hemen anılara daldık. Sivil toplum örgütlerindeki mücadelelerimize, dergilerde ve gazetelerdeki haberlerimize, yazılarımıza, avukatlığımı üstlenmek için büyük heyecanla Bodrum'a geldiği günlere; Ölüm tehditleriyle dolu İHD deki en riskli yıllarımıza…
Sonra da yıllardır yüzünü göremediğimiz dostlarımızdan, arkadaşlarımızdan söz ettik uzun uzun
Osman, çoktan üşütmüştü kafayı; Ayhan, hala deliliğine devam ediyordu; Necati, uzaklarda kalmış; Nuray Abi, aramızda vakitsiz göçmüş; Aydın, çok şeylere küsmüştü…
Biraz yalvarırcasına “ Bana bir iyilik yap, eski arkadaşlara haber ver, uygun bir zamanda hep birlikte bir yemek yiyelim” dedi.
Oysa o aşırı sıcaklar, benim otuz yıllık bir geleneğimin, Bodrum’da kaçmamın ilk işaretleriydi.
Her zamanki gibi kaçtım da.
Uzun süre uzak kaldım Bodrum’dan. Çok çok uzaklarda yaylarda, dağlarda oldum aylar boyu.
Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer misali sonunda Bodrum’a döndüm de.
Tembelliğim geçtikten sonra Sebahat’ıma verdiğim sözü yerine getireyim dedim
Osman’ı da yanıma alıp Muğla’ya gittim. En eski, en güvenilir yoldaşlardan Necati’ye uğradık; Durumu anlattım…
Bakışları değişti; Büyük bir şok yaşamıştı Necati. Sustu. Bir şeyler diyecekti; Diyemedi. Bir iki dakika sürdü şaşkınlığı. Sonra da sessizce “ Senin haberin yok mu?” diyebildi yutkunarak…
Ötesini demesine gerek yoktu. Gözler ve titreyen sözcükler her şeyi anlatıyordu.
Meğer Ben, Bodrum dışındayken kanserden kaybetmişiz güzel insan, güzel dost Sebahat’ı.
Zaten hastalığı öğrenmesiyle, aramızdan ayrılması arasında çok zaman da geçmemiş.
Aradan birkaç hafta geçti. Ben de ilk şoku atlattım sayılır üzerimden.
Ama hala yaralı yüreğimde, zehir gibi acı soru işaretleri ve suçluluk duyguları dolanır durur.
Yoksa Sebahat’ım hastalığını biliyor muydu beni çağırdığında? Yoksa “birlikte yemek yiyelim” derken yoldaşlarla vedalaşmak mıydı asıl amacı? Neden önemsemedim? Neden bu kadar ihmal ettim?
Hala bir yanım yaralı; Hala bu soruların cevabını bilemiyorum?
Ama bildiğim bir şey var; Eşsiz bir yıldız kaydı yorgun ve yaralı yüreğimin tam ortasında.
Yıldızlar ülkesinde nur içinde uyu güzel dostum, can dostum, yoldaşım, Sebahat’ım…
|